Bir zamanlar, gecenin en sessiz saatinde, ay ışığı gökyüzünü gümüş bir tül gibi sararken, eski bir ormanda nadir görülen bir yusufçuk ortaya çıkardı. Bu yusufçuk, sıradan değildi — kanatlarında zümrüt gibi parlayan damlalar taşır, her hareketinde kristal tozları bırakırdı. Onun uçuşu, geceyle gündüz arasında sıkışıp kalmış bir düş gibi zarifti.
Efsaneye göre, bu yusufçuk yalnızca saf kalpli insanların yakınına uçar ve onların dileklerini fısıldarmış. Onunla karşılaşanlar, hayatlarında yeni bir ışık yakaladıklarını, içsel dönüşümlerini başlattıklarını söylerdi.
İşte bu broş, o efsanevi yusufçuğun bir yansımasıdır. Göz alıcı taşları, zarif silueti ve gizemli ışıltısıyla; onu taşıyan kişiye içsel gücünü hatırlatmak, zarafeti ve ışıltıyı gündelik yaşamın bir parçası haline getirmek için tasarlandı.