Derinliğe Yolculuk
Küçük bir liman kasabasında, çocukken her sabahını denizin sesine uyanarak geçiren bir kız vardı. Güneşin ilk ışıklarıyla birlikte gözlerini aralar, dalgaların kıyıya vurduğu o tanıdık sesi dinlerken hayaller kurardı. Onun için deniz, sadece su değil; derinliğin, özgürlüğün ve kendini bulmanın ta kendisiydi.
Bir gün, rüzgârı peşine takıp yola çıkan rengârenk bir yelkenli gördü. Sıradan değildi; her bir yelken parçası bir duyguyu temsil ediyordu:
Kırmızı – cesareti,
Beyaz – saflığı,
Zümrüt yeşili – kalbin iç sesini,
Şeftali tonları – narinliği,
Mavi – umut dolu derinliği…
Bu yelkenli, denize değil, insanın iç yolculuğuna açılıyordu.
Her rotası bir duygunun limanıydı.
Her fırtına, içsel bir kabuk değişimiydi.
Ve her durgun su, kendinle barışmanın bir adımıydı.
“Derinliğe Yolculuk” broşu, bu yelkenlinin simgesi.
Kimi zaman bir beyaz gömleğin üstünde, kimi zaman bir çantanın ucunda taşınıyor.
Ama asıl yolculuğunu, onu takan kişinin kalbinde sürdürüyor.
Çünkü bazı yolculuklar okyanusta değil, insanın tam merkezinde başlar.
Ve sadece rüzgârı dinleyenler, gerçek rotayı bulur.