Gece Beyazı
“Gece karanlığında parlayan tek şey, onun kulağındaki ışıktı.”
O gün şehir griydi.
Topuklarının sesi, plaza zemininde yankılanırken kalbindeki karmaşa da adımlarına eşlik ediyordu. Herkesin telaşla yürüdüğü bir anda, o sadece durdu. Başını gökyüzüne kaldırdı. Gecenin buğusu şehrin üzerini örtmeye başlamıştı ama onun yüzünde tarifsiz bir aydınlık vardı.
O aydınlık, kulağındaki “Gece Beyazı” küpeden yansıyordu.
Sedef dokusu, ay ışığını taklit eder gibi kırılırken, etrafındaki altın detaylar geçmişten gelen bir zarafetin yankısı gibiydi.
Annesinin gençliğinde taktığı bir çift küpeydi bu aslında. Yıllar sonra yeniden hayat bulmuş, şimdi ise güçlü bir kadının hikâyesine eşlik ediyordu.
“Gece Beyazı”, sadece bir aksesuar değildi.
Bu küpeyi takan kadın, kendine verdiği sözleri hatırlıyordu. Vazgeçmemeyi. Zarafeti elden bırakmamayı. Işık saçmayı… Karanlıkta bile.
Ve o akşam, bir taksiye binerken vitrine yansıyan suretine şöyle fısıldadı:
“Karanlık düşebilir… ama ben hep ışığım.”