Sevimli Minnoş
Bir zamanlar, uzak bir kasabada yaşayan yaşlı bir kuyumcunun vitrininde diğerlerinden çok farklı bir broş duruyordu. Ne altınla kaplıydı, ne de pırlantalarla süslenmişti. Küçük bir eşek figürüne sahipti ama her yanı, gecenin karanlığını ve ay ışığının dinginliğini hatırlatan gri, siyah ve mavi taşlarla bezeli, pırıl pırıldı. Kuyumcu ona sevgiyle “Sevimli Minnoş” diyordu.
Minnoş’un özelliği sadece taşlarında değildi; o, sahibine iç huzuru getiren bir nazar koruyucusuydu. Kuyumcu, broşu yaparken her bir taşı tek tek yerleştirirken dilekler fısıldamıştı: “Sahibine yolculuklarında eşlik et, ona sakinlik ver, yanında kim varsa güldür.”
Bir gün genç bir kız dükkâna girdi. Üniversitenin ilk günüydü ve çok heyecanlıydı. Kuyumcunun vitrinindeki Minnoş’a gözü takıldı. Gülümsedi. “Ne kadar minnoş bir eşek bu,” dedi. Kuyumcu ona sadece şöyle dedi: “O seni bekliyordu.”
Kız broşu tişörtüne taktı, okulun bahçesindeki çimlere oturdu, arkadaşlarıyla kahkahalarla sohbet etti. O günden sonra, girdiği her ortamda insanlar onun ne kadar huzur verici ve eğlenceli biri olduğunu söyledi. Farkında olmadan, Minnoş’un enerjisi onun etrafına da yayılıyordu.
Minnoş artık bir vitrin süsü değil, bir yol arkadaşıydı. Sessiz ama güçlü, minik ama sihirli.
Ve hâlâ, gülümsediği her yürekle biraz daha parlamaya devam ediyordu. ✨