Mırmır Kız
Gecenin en sessiz saatlerinde, sokak lambalarının altında sessizce yürüyen bir kedi vardı. Adı Mırmır Kız’dı. Gözleri simsiyah, parıltılı taşlarla dolu kürküyle şehrin her köşesinde dikkat çekerdi. Ama o hiç miyavlamaz, sadece mırıldanırdı. İnsanların duyamayacağı kadar ince, kalplerin derininde hissedilecek kadar güçlü…
Mırmır Kız, sıradan bir kedi değildi. Her gece başka bir pencerede durur, yalnız kalmış bir kalbe konuk olurdu. Kimi zaman bir çocuğun uykuya dalmasını bekler, kimi zaman bir kadının sessiz gözyaşlarını dinlerdi. Kimse onu fark etmezdi, ama ertesi sabah içlerini tarifsiz bir huzur kaplardı.
Derler ki; Mırmır Kız’ın kuyruğuna sarılı minik taş, aslında dilek taşıymış. Ona dokunan herkes, içinden geçen en temiz dileği fısıldar ve unuturmuş. Ama Mırmır Kız unutmazmış. O dileği, geceler boyu mırıldanır ve zamanı gelince evrene teslim edermiş.
Ve bir gün… bir kadının yakasında broş oluvermiş. Artık onunla birlikte geziyor, yeni hikâyeler biriktiriyor, kalplerin en gizli köşelerine usulca dokunuyormuş.
Çünkü o, Mırmır Kız. Ve her mırıltısında bir dilek saklı.